I got the metal taken away by the local hurdacı (the guy who collects scrap metal). I have two temporary housemates and decided I should take advantage of their presence to get the hose out of there. Luckily they got into it, and after we got it emptied (which still took nearly 2 hours), they wanted to go ahead and take it all down. Yay! Since it seemed that the heavy 4x6 inch supports were attched to the rock wall in the back, we went ahead and started taking off the remaining siding, all good resinous pine which makes very good kindling for a wood stove! But when the last of the siding came off, it became clear that not only were the supports not attached to the wall, they weren't even really attached to the ground, and the whole thing began leaning. My main concern was that if it fell outward it could damage the railing, and if it fell forward, it would snap the peach tree and possibly the pomegranate tree on the right. Just as I said "let's think about how to deal with this safely," it became apparent that it was not going to wait. I yelled "get back" but my housemate, who was standing right behind me, either didn't hear or didn't understand, so I just pushed him back and managed to escape the collapsing building with little more than a bruise on my shoulder. It was a damn good thing I wasn't still inside. What it did was fall in a twisted way, missing the pomegranate and bending the peach without breaking it, though it got a couple scrapes on its bark.I decided a good meal was in order so we headed to Çengelköy for a fish dinner. Here are my two willing helpers, without whom there would still be half of an ugly shed in my garden!
Özetleyim...
Korkunç depo nihayet tarihe kavuştu! Gerçi daha önce de olmalıydı fakat içindeki çok ağır kuyu hortumları ile hurdadan dolayı tek başıma yapamıyordum. Hurdayı hurdacılara götürttüm, fakat bahçeme hortumcular sokmam...:) Ev arkadaşım askerdeyken iki İranlı arkadaş evde kalıyor, ve gençliklerinden faydalandım. Hortumlar çürük ve çatlamış olduğu halde yine çok ağırdı. Onlardan başka ambalajı çürümüş olan binlerce fayans vardı, bir eski tuvalet, paslı kutularda çoktan sertleşmiş boya ve (neden?) bir koli çürüyen ingilizce kitapları vardı. Hem de bol bol kocaman gri örümcek. Araknofobim son yıllarda epeyce dinmiş, ne var ki "Avrupa ev örümceği" olarak bildiğim bu iri yaratıklar hala beni biraz tiksindiriyor, belki de hep en kirli yerlerin sakinleri olduğundan. (Kolayca tiksinirseniz o linke tıklamazsanız iyi olur.) Neyse, herşeyi götürmemiz yaklaşık 2 saat sürdü, hala bol enerjimiz olduğu için yıkıma devam etmeye karar verdik. Suntalarını söktükten sonra başka herhangi bir desteği olmadığını gördük, tehlike bir şekilde eğilmeye başlamıştıı. "Bunu halletmek için güvenli bir yol bulalım" diye düşünürken, düşünmemi belkemeyeceği belli oldu. Direk arkamda duran arkadaşa "çekil!" diye bağırdım fakat ya anlamamış ya da duymamış, o yüzden onu da geri iterek kaçtım, sadece bir omuzuma hafif vurdu. İçerde olsaydım çok daha kötü olacaktı kuşkusuz. Yine de en ideal şekilde düştü, ne korkuluğa ne de nar ağacına herhangi bir zarar gelmedi.
Hemen parçalamaya başladık, tam çatısını sökerken, mahallemizin hurdacısı hızır gibi rastgeldi. Üçümüz çalışırken iş fazla sürmedi. Alan ilginç, doğal kaya var köşede. Hala yapılacak çok temizleme kaldı. Ben yeni gelince bütün bahçeye işgal etmiş olan mor salkımın merkezi burasıymış, ana dalını bıraktım, yere süren kalın fidelerini söküyorum. Beklenmeyen bir hazine de bulduk: Yıllarca düşen mor salkım yaprakları hem binanın arkasına hem de içine birikip çürümüştü, yaklaşık bir metreküp olağanüstü güzel humus toprağına dönüşmüştü. Bahçemin toprağının en çok ihtiyacı olduğu şey işte!


No comments:
Post a Comment