Monday, March 16, 2009

The First Flowers of Spring - İlkbaharın İlk Çiçekleri

The sun came out today! I decided to take advantage of the nice weather and go for a walk, take some pictures and see what sort of post it would lead to. It looks like three different posts will come of it. On the road leading to our miniscule business district is this great house. I've never been into their garden (how to wrangle an invitation?) but they've made a great little space there and their plum tree is beautiful!

Bugün güneş çıktı! Güzel havayı değerlendirerek yürüyüşe çıkıp fotoğraflar çekmeye karar verdim. Her halde 3 yazılık madde çıkmış! Küçük meydanımıza inen yolda bü güzel ev var. Bahçelerine hiç girmedim (hımmm, kendimi nasıl davet ettireyim acaba...) fakat çok hoş bir mekan yaratmışlar ve erik ağaçları muhteşemdir!

We must have some major microclimate action going on here. I took a walk up the hill to Kavacık today and the more exposed slopes are quite ahead of my garden. Despite the late cold though, a few things are popping up here as well. Most of them are wild, and though not things that most would plant in the garden, they provide a good preview of things to come.

Herhalde mikroiklim fenomeni burada çok etkili. Bugün bir yürüyüşe çıktım, mahallenin üst yamaçlarında çok çiçek çıkmaya başlamıştı. Kendim bahçemde de çoğu yabani olmak üzere birkaç şey de çiçek açmaya başladı. Çoğumuz bunları isteyerek bahçemize ekmezsek de, baharın yolda olduğunu müjdeliyorlar.

One of my favorites is this Caltha, or marsh marigold. It's especially common in the lower parts of the garden where it is one of the first things to bloom. Several of these are actually planted as ornamentals in Seattle at least. Its leaves are shiny and its flowers, though a cheerful yellow, always seem to be a bit flawed - either a petal or two sags, or is missing...it's rare to find a perfect one. When you dig one up, you find what looks like a little ball of rice. Each "grain" is a small corm that will grow a new plant. So if you are digging it out of a vegetable garden, be careful not to shatter that ball.

Bu Caltha türü, en sevdiklerimin arasında. Bahçemizin en alt kısımlarında özellikley yaygın olan bu çiçek, ilk açılanlardan oluyor. Seattle'da bunların birkaç türünün süs bitkisi olarak kullandıldığını gördüm. Yaprakları parlak, çiçekleri gönlü çoşturan bir parlak sarıdır, fakat zavallı bitki, mükemmel bir tane açmayı bir türlü beceremiyormuş gibi geliyor, ya bir yaprağı eksik oluyor, ya yamuk açılıyor. Kökünden kazarsanız her tanesi yeni bir bitkiye büyüyecek pirinçten tanelerine oluşmuş gibi görünen küçücük bir top bulacaksınız. Eğer bir sebze bahçesinden çıkarıyorsanız o topu paramparça etmemeye dikkat ediniz!

This little Veronica is everywhere. It's mostly considered a weed but as weeds go it's pretty harmless, and won't cause much grief as long as you get it before it sets seed.

Bu küçük Veronica her yerde. Arsız bir ot olsa da nispetten zararsızdır. Kolay çıkar, tohum üretmeden önce yolarsanız fazla dert çektirmez.

Though my own violets are just sending up their leaves, only a ten-minute walk up the hill I found this patch, blooming against a stone wall that undoubtedly conserves some heat thus giving them a head start. Their bloom season is short; one day they are covered in flowers, the next day they're daying down. Don't blink or you'll miss them...

Benim menekşekerim yapraklarını ancak çıkarmaya başladığı halde, yukarıya doğru on dakika yürüyerek batıya bakan bir taş duvarının dibinde bunları buldum. Taşlar kuşkusuz güneşin ısısını depolayarak daha hızlı gelişmelerini sağlamıştır. Çiçekleme süreci çok kısadır, bir gün çiçeklerle kaplı, birkaç gün sonra bitiyor. Gözlerinizi kırpmayın, kaçırırsınız!

One thing that is a bit irritating in Istanbul is how vacant areas seem to be seen as little more than a dumping ground. So I was happy to see that some local version of a "guerilla gardener" had planted iris in the vacant area along the road, and even constructed a makeshift barrier out of twigs to ensure their protection. Helal olsun!

İstanbul'da sinirimi çok bozan birşey, boş alanların genelde çöplük olarak sayıldığıdır. "Türkiye bir cennettir" diyen vatandaşlar aynı zamanda o cenneti mahvediyorlar. Bugün işte beni çok mutlu eden birşey gördüm. Bazı ülkelerde "gerilla bahçivanlığı" diye bir hareket var, yaşadıkları şehirlerini güzelleştirmek isteyen gönüllüler, boş alanlara gizli olarak çiçek tohumu ekiyorlar, bitkiler, çalılar, ağaçlar bile ekiyorlar. Kendi başına öyle düşünerek kimliği mechul olan bir vatandaş, yolun kenarında susen ve diğer bitkiler dikmiş, korunmalarını sağlamak için ise etrafta bulunan düşmüş dallardan bir çit yapmış. Küçük bir girişim olabilir de, herkes öyle düşünse ne kadar güzel bir yer olurdu İstanbulumuz. Helal olsun!

No comments: