So the flower that is drawing people into the garden right now is one of those "Plants That Are Not Grown In Turkey," for whatever strange reason - Nicotiana alata or Jasmine tobacco. The garden centers in the US usually sell lots of small Nicotianas as bedding plants in various colors, but if you want fragrance, forget those and grow this one. Thought the seed is tiny, it develops amazingly quickly and is very easy to raise. It's usually offered as an annual, but if you are lucky enough live in a mild climate it will survive the winter and truly outdo itself the next year. Two years ago I watched one slowly rise from its already large rosette to around four feet, and branch out like a Christmas tree. During the height of its bloom, it produced a good 200 flowers at a time and the entire garden was redolent. I'm particularly fortunate in my present digs because the garden faces south and is backed with a high wall. This means that the south evening breeze carries the fragrance straight into the garden where it builds up and wafts up to the street; I smell the Nicotianas as I come in the gate. They aren't much to look at during the daytime I'm afraid, the flowers droop a little but by early evening they are opening up, and even before it gets dark, they begin pumping out the fragrance. It's a plant I'll never be without again if I can help it. It's especially impressive at late dusk, when the flowers seem to jump out at you.

Bir bahçe blogunda geri kalmak hiç iyi bir fikir değil hele hele her şey çok hızlı gelişmekte olan Mayıs’ta! Normalde bir konu ele alıp iyi irdelemeyi yeğlerdim (kimi kandırıyorum ya) fakat bu kez tam tersine bir sürü fotoğrafı sayfaya döküp önüme çıktığı sırayla ele alacağım.
Peki bu aralarda insanları bahçeme çeken çiçek, nedense “Türkiye’de Yetiştirilmeyen” sıfatıyla tanımladığım bitkilerdendir: “Yasemin tütünü” olarak da bilinen Nicotiana alata. Amerika’daki bahçe merkezleri çok sayıda küçük ve rengarenk küçük cinslerinden satıyorlar fakat istediğiniz, koku ise, onları unut ve bunu yetiştirin. Tohumları çok kolay sipariş edilir (ben de sevinerek paylaşırım), tohumları çok minik olmasına rağmen son derece kolay yetiştirilir ve inanılmaz bir hızla gelişiyor. Genelde tek yıllık bitki olarak satışa sunulsa da mülayim iklimlerde çok yıllık oluyor. İkinci yılı inanılmaz bir performans yapıyor, birkaç yıl önce bir bitkisi ilkbahar yaklaşırken yavaş yavaş bir buçuk metrelik bir Noel ağacı gibi yükselip, açınca bütün bahçeyi kokusuyla doldurdu. Gündüz çiçekleri pek gösterişli değil fakat akşamüstünde açılıp mis kokusunu havaya dökmeye başlıyor.
Çok sevdiğim başka bir Nicotiana türü, N. mutabilis’tir. Kokulu değil fakat orta boylu siyah halkalı çiçeklerinin şaşırtıcı bir özelliği var: beyaz açılıp ikinci günde uçuk pembe rengine soluyor, üçüncü günde koyu pembe döndükten sonra düşüyorlar. Sürekli yeni çiçekler açtığı için üç aşaması her zaman mevcut. Bu arada bu bitkiyi ticarete dolaylı bir şekilde tanıştıran benim; yıllarca önce bir üst lisans botanik öğrencesinin Nicotiana cinsinin genetik araştırmasını yapmakta olup yetiştirdiği Washington Üniversitesinde gördüm. Biraz tohum için yalvardım, yetiştirdim. Bitki çok gür bir şey çıktı, sonra tohumundan rahmetli arkadaşım Stephen Antonow’ya verdim. O da İngiltere’de bir fidanlıkla paylaştı…ve şimdi bir Google arayışı çok sayıda fotoğraf ortaya çıkar. Fakat saha gurur hissettiğim bir bitki var – N. mutabilis ile N. alata melezi. Hybrid yapmak bir şans eseri oluyor, tam ne çıkacağını bilmek imkansız. Amacım, biraz daha uslu, N. mutabilis’in renk değişme özelliğini koruyup fakat kokulu olan bir çiçek oluşturmaktı. Tamamen şanslı oldum, ortaya çıkan bitki hem usluydu, çiçekleri üç renkli ve kokulu olması bir yana, çiçekleri ise N. alata’nınkinden de büyük çıktı. Hem de N. mutabilis’ten daha dayanıklı, Seattle’da bir eski komşum o orijinal bitkiden on yıl önce verdiğim bir parçasını halen yetiştiriyor! Fakat ben yetiştirmiyorum…bu yıl N. mutabilis tohumunu sipariş ettim ve eğer inşallah iyi yetişirse, aynı melezi yapıp ekerim. (Fakat kim bilir, belki bu kez kokusuz küçük beyaz çiçekli olarak çıkar!)
Kokudan söz etmişken…insanları bahçenize çekecek bir çiçek yetiştirecekseniz, insanları bahçeden kovmak için bir şeyi de yetiştirmemeli mi? Dünyada en sevdiğim bitkilerden bir tanesi açmak üzere ve açılınca komşularımın tepkilerini görmek için fazla sabırsızlanmıyorum (e, belki biraz da…!): Amorphophallus rivieri. Çok bilinen bitkileri içeren Yılanyastığıgillere ait olan bu bitkinin çiçekleri, sineklerden tozlaşılır. Ve sineklerin nelerden hoşlandığını hepimiz biliyoruz zaten. Amorphophallus da biliyor ve bu cinsin değişik türleri, düşünülebilen her türlü bok/leş/çürük balık v.s. kokulu çiçekler açıyor. Bir türü de hoş kokulu, ailenin yüz karası her halde… Çiçek, kocaman bir yumruktan yavaş yavaş yükselir, açmak üzereyken büyümesi bir hayli artıyor. Benimki son üç gün boyunca her gün 5 civarında santim büyüyor. Ve bir gün yoldan korkunç bir şekilde çıkan bir dev zambak gibi açılıp, öyle bir koku saçıyor ki bütün komşularınız hobi olarak ölü hayvanlar koleksiyonu yaptığınızı zannedecekler. Koku sadece bir buçuk gün sürürken çiçeği yaklaşık bir hafta duruyor. Sonra botanik olarak tek yaprak sayılan fakat rengarenk gövdeli bir palmiyeye benzeyen yaprağı çıkıp yaz boyunca duruyor. Fotoğraflardaki örnek hala küçük ve çiçeği büyük ihtimalle bir metre aşmaz – yumruğu en fazla 40 cm genişliğinde - fakat daha büyük bitkiler 3 metreye yükselebilir. Yakın bir akrabası, dünyada en büyük çiçek durumu olan Amorphophallus titanum da 3 metreye ulaşıyor fakat A. rivieri’nin çiçek durumu çoğunlukla saptan oluşurken A. titanum’un sapı sadece 30 cm civarında, gerisi dev spadix’ten oluşuyor. (Spadix, çiçeğinin ortasından çıkın kısmın adıdır.) A. titanumu ev bitkisi olarak yetiştirmek, hemen hemen imkansız çünkü yaprağı 5 metreden fazla yükseliyor ve çiçek açabilecek kadar büyük bir yumruk, 60 kilodan fazla oluyor! Ancak A. rivieri çok kolay, yazları sıcak olması kaydıyla çok güzel gelişir. Çiçek açmasa bile yaprağı çok güzeldir.
Eşekkulağının Avrupa’da en çok bilinen türü (Symphytum officinalis), o kadar arzız bir bitkidir ki çok bahçıvan, bahçelerine asla sokmaz. Hak da veriyorum çünkü Seattle'da ona dikkat emeyen bir arkadaşımın bahçesini bir eşekkulağı denizine döndürdüğüne şahit oldum! Türkiye’deki beyaz çiçekli türü (Symphytum orientale), hodan gibi tohumlarını bahçeye serper fakat aşırı “istilacı” bir bitki değil. Fakat cinsin en uslu ve bence en güzel temsilcisi, Gürcistan’dan gelen mavi eşekkulağıdır (Syphytum caucasicum). Hodangiller’e ait olduğunu ele veren ters sarmallı çiçek durumu, bu fotoğrafta son derece belirgin. Hiçbir zaman tohum üretmedi, üretebilmesi için belki başka bir bitki gerekebilir. Kökünden sap sayısı her yıl artsa da hiç yayılmaz. Form açısından beyaz eşekkulağına çok benzediğine göre acaba melezi olur mu diye düşünüyorum fakat belki doğayla karışmayıp, güzel ve uslu bitkimin tadına çıkarmak daha iyi olur!
Şu anda çiçek açmaya başlayan başka bir gözde, Lychnis coronaria’dur. Amerika’da tüylü yapraklarından dolayı “Mullein Pink” (sığırkuyruğu karanfili) olarak bilinen Lychnis, Türkiye’de adeta bilinmiyor fakat gören arkadaşlarım haklı olarak ona bayılıyor. Daha kolay bir bitki de bulunamaz, sıcaklığa dayanıklı, çok iyi toprağa ihtiyacı yok, ve kendiliğinden tohumdan çıksa da hiç arsız değil, bol tohum üretse de, ana bitkinin etrafında her yıl sadece birkaç küçük bitki buluyorum. Çiçekleri öyle yoğun bir “Çingene pembesi” ki, göz onlara zar zor odaklanır. Fotoğraf makinesinin de aynı zorluk çektiğini, çok ilginç buldum – bu fotoğraftaki diğer nesneler son derece netken, Lychnis’in çiçekleri flu çıktı. Burada İngilizcede “Kuzu Kulağı” dediğimiz Stachys byzantina’nın yapraklarının önünde çok güzel belirliyor. Beyaz çiçekli bir cinsi var da, çok ilgimi çekmiyor. Fakat Lychnis coronaria occulata’nın çift renkli çiçekler hakikaten güzeldir.
Bir susenle bitireyim. Fotoğraftaki, “Salonique” (Selânik) adlı eski bir cinstir. Aslında bunun bu yıl çiçek açmış olması biraz alaycıdır çünkü iki yıl önce, ABD’den altı değişik cins getirttim fakat eski bahçemin toprağı berbat olması yanı sıra sansarlar ektiğim bıkıncaya kadar ektiğim her şeyi iki üç kez kazıyorlardı. Bu yıl çok güzel gelişiyor fakat çiçek yok, gelecek yıl her halde. Ama Salonique’i, bu yıl Bauhaus’ta zavallı, kurumuş bir kök olarak aldım, ve aynı yıl çiçek açmaz mı?! Gerçi biraz ciliz açtı, gelecek yıl bunun iki katına yükselir. Yine de “gizli misyonum” açısından cesaret vericidir! Neden mi? Bahçeme gelip bu çiçeği gören arkadaşlarımdan hiç biri, İstanbul’un kabristanlarını dolduran “mezarlık zambağının” bir kardeşi olduğunu tahmin etmedi. hatta birisi, “bu bir lale cinsi mi” diye sordu. Yani uzun susenlerin Türkiye’de popüler olması için umut var demektir!
2 comments:
how do you winter your Amorphophallus rivieri? Is it really that stinky? It might make a good practical joke plant which you must give before it flowers.
Looks like it is in the same family as Arum, also pollinated by flies (will you be attracting all the flies in Istanbul now :-))
A. rivieri is actually quite hardy; they can even live outside in Seattle but because the summers are cool, they decline steadily wihout a greenhouse or extra heat somehow. This year it wintered outside. It didn't flower last year, just sent up a giant leaf. After the flower dies down I'll repot it with plenty of manure and let it grow well through the summer. As for the smell...yes, they are definitely that stinky!
I never gave an Amorphophallus as a practical joke, but once when moving out of a house, I did surreptitiously plant (Sauromatum venosum) under a fence into the garden of a neighbor that had been kind of obnoxious. It flowers very low to the ground, and the flower smells just like a horse stable in desperate need of cleaning. "Say it with flowers!" And they're hard to get rid of because they keep throwing tiny little cormels. ;) All the flies in Istanbul...that's a scary thought! Though actually I think Iowa had a lot more...I'll be interested in seeing what insects are attracted to it actually; in Seattle it attracted a small carrion beetle as well as flies.
Post a Comment