This year I resolved to do a bit better, get my seeds started before it was too late, and be out there doing grunt work as soon as the soil dry enough! Today was definitely the day; I opened up a big new bed in the lower garden. It will be a combination of vegetables and flowers the first year; maybe mostly vegetables, but the flowers tend to have a way of encroaching.


Şubat ve Mart aylarında kendini göstermeye başlayan ilk ilkbahar belirtileri beni heyecanlandırmasına rağmen, suçluluk hislerine de neden oluyor. Evden çıkıp, kış boyunca hayal ettiğim projelere başlıyorum, sonra hava bozuyor…ve birkaç hafta daha yarım kalan işlerimi düşünerek evde kalıyorum. Toprak hala çamur halindeyken kazamıyorum tabii fakat her zaman yapılacak bir iş var. Yağmurda… “Boşver” deyip başka şeylerle uğraşıyorum.
Bu yıl ise, mevsim fazla ilerlemeden tohumlarımı ekeceğim, toprak yeterince kuruyunca çıkıp pis işleri de zamanında yapacağım diye kendi kendime biraz daha çalışkan olmaya söz verdim. Bugün de tam zamanıydı, bahçede yeni geniş bir ark açtım. İlk yılında hem çiçek hem de sebze ekeceğim fakat çok yıllık çiçekler zamanla istila ediyor ya…
Bir arkadaşın kuzeni Türkiye’ye geleceğinde ben tabi bir bitki getirtme fırsatı gördüm…bayıldığım Epimediumlar değil, ikisi Clematis, biri Passiflora (saat çiçeği) olmak üzere 3 yeni bitki getirdi. Clematisler, C. viticella “Betty Corning” ile C. integrifolia oluyor. Betty Corning, çok sayıda lavanta renkli, çan şeklinde mis kokulu çiçekler açan, gür bir sarmaşıştır. Bu bitkiyi ilk defa, bana ilginç efsanesini de anlatan rahmetli Seattle bahçıvanı Steve Antonow’nun muhteşem bahçesinde gördüm. Meşhur bir Amerikalı işadamının eşi olan Betty Corning, aynı zamanda çok meraklı bir bitki koleksiyoncusuydu. Bir gün Pittsburgh şehrinde demir işçilerinin oturduğu bir mahallede gezerken, bir evin bahçesinde önce hiç görmediği bir Clematis farketmiş. Bahçenin sahibine nereden aldığını sorunca kadın, “teyzem bana verdi, bir patateste çimlenmişti” diye cevap vermiş. Her neyse kadına “bu bitkiden birkaç çelik kesebilir miyim” diye sormuş. Mevsim çelik almak için hiç uygun olmamasına rağmen bir iki tanesi kök salmış. Birkaç yıl sonra daha uygun bir mevsimde yine Pittsburgh şehrinde bulunduğunda, birkaç çelik daha almak için o semte gidince, bütün mahallenin yıkıldığını görmüş. Dolayısıyla şimdi elimizde olan bütün Betty Corning bitkileri, kök salmasını sağlayabildiği o iki çelikten üremiştir! Ekildiği yerine alışınca tam bir canavara döndüğü için, bir çardağı tamamen kaplayıp her yıl muhteşem bir şov yapar.
Clematis integrifolia, cinsinin çoğu temsilcileri gibi sarmaşık gibi sarmayan bir clematistir. Sadece bir ile bir buçuk metre kadar yükselerek genelde etrafındaki bitki ve çalılardan destekleniyor. Orijinal mor-mavi renklisinin birçok değişik formu yanı sıra pembe ile beyaz cinsleri de var, ayrıca kokuludur. Bu fotoğraflar, satın aldığım şirket olan Taylors Clematis. Çok gür, iyi yetiştirilmiş bitkiler gönderdiler, hem de köklerinden toprağı yıkayıp arkadaşımın rahatça getirebildiği bir şekilde paketleyerek son derece yardımcı oldular.
İngilizcede yeni clematis bitkileriyle ilgili bir deyim var: “The first year they weep, the second year they creep, the third year they leap” (ilk yılda ağlıyorlar, ikinci yılda ağır ağır ilerliyor, üçüncü yılda sıçrıyor). Tam yanlış bir deyim değil, yine de alışmalarını kolaylaştırıp hatta birinci yılında bir “ağlama”dan daha iyi sonuçları elde etmek için yapabildiğimiz birkaç şey var.
Clematisi ekerken son derece önemli bir şey, susuz bırakılmamasıdır. Çok yıl önce öğrendiğim bir numara, yeni ekilen bir Clematisin yanına, köklerin uç noktasından 10 santim kadar daha derine bir boru da gömmektir. O borudan sulayarak suyun en gerekli yerine ulaştırıp, her zaman suya doğru uzanan köklerin de aşağıya doğru uzanmalarını sağlıyorsunuz. Genelde çalıların üzerinde yayılırken köklerinin serin olmalarını tercih ediyorlar. Bazıları bu konuda hiç seçici değil fakat köklerinin sıcak toprakta kavrulmayacağı bir yere ekerseniz clematisin yaşama şansını artırırsınız.
Passiflora cinsinin pek çok türlerinin sadece birkaçı soğuk iklimlerde yaşayabilir. Türkiye’de en tanınan türü, “saat çiçeği” veya “çarkıfelek” denen Passiflora caerulea’dır. Çok geniş bir renk yelpazesi sergileyen diğer türlerin büyük çoğunluğunun tropikal bitkiler olduğu için, onların renklerini soğukluğa dayanıklı bitkilere getirmenin tek yolu, dayanıklı olan P. coerulea ile melezleştirmektir. Her zaman başarılı olunmasa da biraz şanslı olursanız hem yeni renk hem soğukluğa dayanıklılık özelliklerine sahip olan bir bitki elde edebilirsiniz. Komşumun bahçesinde çok güzel ama aynı zamanda çok arsız bir caerulea melezi var. Yukarıdaki resimdeki çiçek (x “Lavender Lady” olabilir) daha koyu mora çalar. Tek olumsuz özelliği, çiçek açma süresinin sadece iki veya üç hafta sürmesidir, geri kalan ayları diğer çiçekleri boğarak geçiriyor… Ben bunun yerine caerulea x racemosa adında başka bir melezi seçtim. P. racemosa, dar kıpkırmızı yapraklı bir çiçektir, P. caerulea ile melezi ise koyu gül pembesi, yaprakları geriye doğru çevrilmiş çiçekler açar. Her halde P. caerulea kadar baskın olacak fakat eğer çiçeklenmesi uzun sürerse arsız fidelerini yolmaya hazırım!
2 comments:
Great write up...and how interesting (and challenging) it would be to have to garden in a completely different enviornment...both bringing what you love as well as discovering all sorts of new things!
Thanks for the kind words. As for the new environment...I'm sure you'll agree it really goes both ways. I can't grow blue poppies here! But in Seattle one of my favorite plants from childhood, "Heavenly Blue" morning glories, were always a dismal failure. Here they really take off! Same with other heat lovers like Moonflowers, hyacinth beans and long-season winter squash! (Now if the weather wold just warm up...50 (10C)again today. :/
Post a Comment