Bu post, bahçivanlıktan çok botanikle ilgili, fakat bahçelerimizde yetiştirdiğimiz bitkilerin (e..burada değil de başka ülkelerde öyle) öyle büyük bir kısmının anavatanı olan Türkiye’de, ikisi iyice örtüşüyor! Geçen hafta ev arkadaşımla beraber yaban mantarları toplamak için İznik’e gidip, orada yaşayan iki arkadaşla buluştuk. Mantar, bitki olmadığı için sadece bir mantar fotoğrafı ekleyeceğim. Kesinlikle yiyeceğimiz bir şey değil de, bu Amanita muscaria öyle güzeldi ki paylaşmaktan vazgeçemedim!
İlk akşamı, 1000 metre rakımındaki Çandarlı köyünde geçirdik. Yaylaya çıkarken Verbascum undulatum olduğunu düşündüğüm çok güzel bir sığırkuyruğu türü buldum. Beyaz tüyü ile dalgalı kenarlarıyla çok güzel bir bitkidir. Maalesef toplanabilecek tohum yoktu. Biraz ilerde ona benzer bir şey gördüm fakat karanlık basıyordu ve…fırsatı kaçırdım işte!
Kaldığımız ev, kayın ve çam ormanıyla kuşatılmış kocaman bir yayladaydı. Yukarıdaki Amanita gibi büsbütün yaylayı kaplayan bu sonbahar çiğdemleri de burada yetişiyordu.
Ertesi sabah inerken yolun kenarında fotoğraf çekmek için durduğumuz bir yerde bu Verbascum (sığırkuyruğu) türü de yaygındı. Batıda en çok tanınan Verbascum, V. thapsus oluyor. Keçeye benzeyen yaprakların ortasından sarı çiçeklerle dolu tek bir çiçek sapı çıkıyor. Fakat cins ondan çok daha çeşit içeriyor, ve 75 küsur türüyle Türkiye, cinsin dağılım merkezi oluyor. Küçük alpin türlerden mor çiçekli V. wiedemannianum ve yüzlerce çiçek sapından oluşmuş, kocaman bir şamdana benzen bir çiçek duruşu ve kalın gri tüylü yapraklarıyla muhteşem olan Uludağ endemeği V. olympicum’a kadar çok geniş bir yelpaze kapsıyorlar. Aslında öyle şamdanlar oluşturan birçok türü var fakat V. olympicum, bütün sığırkuyruklarının anasıdır kuşkusuz. Uludağ’a endemik olan V. bombyciferum da batıdaki bahçeler epeyce popüler bir çiçektir, karlar yağmaya başlamadan önce oraya gideceğimi umuyorum. “Çirkin ördekleri” dahil bütün Verbascum'lara hayranım. Bu türün kıvırcık yapraklarını çok seviyorum, çiçeklemesini görmedim fakat geçen yıldan kalan saplar çok dallıydı. Çok değişik rakımda bulunan bu türün tohumunu toplayabildim. Başka türler daha müşkülpesent oluyor, şimdiye kadar en sevdiğim sığırkuyruğu, Fethiye – Babadağ’ın yüksek sedir bölgesinde gördüğüm V. bellum’dur. Çiçekleri çok etkileyici olmasa da, saf beyaz derin tüyle kaplı kocaman yaprakları, çiçeklerinin eksiklikleri için telafi ediyor. Seattle’da hiç mutlu değildi fakat Fethiye’ye dönersem kesinlikle burada da denerim. Seattle’ın soğuk ıslaklığı sevmiyordu her halde, İstanbul’un sıcaklığı ile nemini de sevmeyebilir ama denemeye değer!
Bahçe için çok yaygın yetişen bir yabanıl Geranium’un (Sardunya) birkaç tanesi getirdim. Bir Phlomis türü de vardı, hangisi olduğundan emin değilim, biraz gölgeli yerler tercih ediyordu. Hem de her tarafta yetişen Digitalis ferruginea’nın tohumunu da topladım (İngilizce adı, “tilki eldiveni”dir, Türkçesini bilmiyorum). Büyük ihtimalle Daphne pontica olan bu bitki, Müşküle köyünün arkasındaki dağın tepesinde çok yaygındı.
Dağın yamaçlarında bol bol yabani kekik vardı.
Tabi ki o mevsimde rengin çoğu, çiçeklerin değildi. Bu dik yetişen yaban gülünde çok parlak al kuşburnu vardı. Yuvarlak meyveleriyle bu bitkinin, yetiştirmeyi çok istediğim Rosa eglanteria olabildiğinin çok daha sonra farkına vardım. İlkbaharda açtığı mis kokulu pembe çiçekleri yanı sıra, bu gülün diğer ilginç özelliği, güzel kokan yapraklarıdır. Özellikle yağmurlardan sonra etraflarına mis gibi bir yeşil elma kokusu saçıyor.
2 comments:
Your "botanical" post is very interesting. I could enjoy Verbascum olympicum in a sampling day for Jasione supina at the "Bithynian Olympus" four years ago.
Regards from the other side of the Mediterranean sea.
Thanks again for your comment. Do you have a blog of your own?
Post a Comment