We have to start somewhere! |
When I came "home" to Seattle, I knew it would be rough at times, and that did help me at times when I was tempted to get bogged down in negativity. Still, some things just need time, and I'm grateful to have had it.
Back in the 1980s, I left Greece after almost three years there, and returned to my home town of Iowa City, Iowa. Talk about a change of environment. I dealt with underemployment and more, but perhaps because it was such a radical break at a time where nobody had heard of this thing called the "Internet," it was something like jumping into a pool and learning to swim.
This has been different. Now we all carry these little boxes around in our pockets that let us talk with our friends real-time and keep up with developments "back home" almost as easily as those where we live, and the result can be something like standing at the pool's edge, making tentative forays into the water but never really letting go of the handrails.
So you move on, but as who? The person you were during your 14 years in a completely different culture? Or do you pick up where you left off when you went there? Or do you make a fresh start?
I can't "un-live" my time in Istanbul, and I'd never want to. There's no "picking up where I left off" when the place I left off no longer exists in many respects. And unless we develop amnesia, there's really no such thing as a completely "fresh start." So of course it ends up being a combination as you move ahead. Some things you think would always be yours might drop off rather quickly. You meet new people, find new environments. And you also rediscover parts of yourself that had languished during that time of separation.
At time it's been a little hellish, but as things drop away, you also see what is permanent, and my love of plants, of seeing things grow and develop, has never gone anywhere. And like meeting an adult who was 12 the last time you saw them, it's fun seeing what has changed.
So then, what about plants, what about gardens?
In the Seattle of 2016 with its skyrocketing rents and increasing sprawl, I was very fortunate to find a place where I could have a garden. It wasn't as comfortable a situation as where I lived up until 2000; I don't have that unlimited freedom, and the house will likely go on the market by next fall. Still, I've had two summers here and may have three, and it's helped me learn to just do the thing I love to do instead of worry about the "what-ifs." As Seattle garden writer Ann Lovejoy wrote way back in the year that I first moved here, "A garden is not something you 'have,' it's something you do." So what do do, but do it?
-------
İlk önce dürüst
olayım: Arada kalmak, zaman kaybı olabilir. Başımıza geleni her zaman
seçemiyoruz tabii. Nasıl başedebileceğimizi seçebiliriz fakat o bile zaman
alabilir. Aslında blog yazmaya devam etmeye planlıyordum, hatta başladım bile
fakat bu alışma fazlı hiç kolay olmadı. (O gönderi paylaşılacak, Türkiye’ye
ikinci kez bile döndüm, o yolculuk hakkında da yazacaklarım var!)
Seattle’a, “sılaya”
geldiğimde, bazen zor olacağını da biliyordum, ve karamsarlığa kapılmaya
eğildiğim zamanlarda onu bilmek yardımcı oluyordu. Yine de bazı şeyler sadece
zamanla geçer, ve zamanım olduğu için memnunun.
1980 yıldında
Yunanistan’da 3 yıl yaşadıktan sonra ABD’deki memleketim olan Iowa City, Iowa’ya
döndüm. Ortam değişlikleri var ya... Yetersiz iş vardı, dahası da vardı fakat “İnternet”
adlı şeyin daha duyulmadığı o dönemde öyle kesin bir kopma idi ki, denize dalıp
yüzmeyi öğrenmek gibi birşey idi.
Devam ediyorsun
işte, fakat kim olarak? Tamamen farklı bir kültürde yaşarken olduğun kişi
olarak mı? Yoksa giderken bıraktığın yerden devem mı edeceksin? Yoksa taze bir
başlangıç mı yapacaksın?
İstanbul’daki
zamanımı unutamıyorum, istemiyorum ki zaten. “Bıraktığım yerden yeniden
başlamak” da yok çünkü bıraktığım yer, birçok açıdan artık yok olmuş. Bir de
hafızamı tamamen kaybetmezsen tamamen “taze başlangıç” diye birşey de yok.
Dolayısıyla ilerlerken sonuçta hepsinin bir rolü oluyor. Sonsuza kadar senin
olacağını düşündüğin bazı şeyler bayğı hızlı olarak yok oluyor. Yeni insanlarla
tanışıyorsun, yeni ortamlar buluyorsun. Aynı zamanda ayrılık döneminde kısmen
çürümüş olan bazı kısımlarını yeniden de başlıyorsun.
Ne kaldı? Bitki
sevdası, büyüyen, gelişen şeyleri izlemek zevki hiç yok olmadı, olmaz da. Hatta
son görüştüğünüzde 12 yaşında biriyle erişkin halinde yeniden tanışması gibi,
nelerin değiştiğini görmek çok da zevkli olabilir!
Peki ya bitkiler?
Bahçeler?
Fırlayan ev
kiraları ve gittikçe hızlanan büyümesi ile 2016 Seattle’ında, bahçem
olabileceği bir yer bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Önceki
durumum kadar rahat değil tabii, o sınırsız özgürlük yok, hem de yaşadığım ev
büyük ihtimalle gelecek sonbahara kadar pazara sunulacak. Yine de burada iki
yaz geçirebildim, üç de olabilir, ve “ya falan olursa” korkularına kapılmak
yerine bana sevdiğim şeyle uğraşma şansını verdi. Seattle’lı bahçe yazarı Ann
Lovejoy, bu şehre ilk taşındığım yılda yayınladığı kitapta, “Bahçe, sahibi
olacağın değil, yapacağın birşeydir.” Sonuçta yapmaktan başka ne yapalım?
No comments:
Post a Comment