The main reason I haven't written much about flowers lately, besides my being a squash-obsessed lunatic, is because with all the rain, followed by the sudden heat and humidity, lots of things just didn't do very well. We went through a wave of heat and humidity here that nobody can remember the likes of. Clothes mildewing in closets, carpets molding on the floors, cocoa molding inside its packet. It's been unreal!
İstanbul'lulara, bu yaz yaşadığımız sıcaklık ve nemi anlatmaya hiç gerek yok. Dolaplarında küflenen elbiseler, yerlerde küflenen kilimler... Hepimize geçmiş olsun! Bahçeyi de etkiledi, bu kadar sıcaklığa dayanamayan bitkiler yok oldu. Fakat en endişelendiğim Pacifik Hibrid İrisleri turp gibi!
I lost two of my Geraniums in the upper garden, which are usually tough as nails and which I've been growing for years. Who knows, maybe they'll come back in the spring.
And it's still too early for chrysanthemums, but I have several new ones from seed that should bloom this year. Patience.
Ironically, the plants I was most concerned about - the Pacific Hybrid Iris - have done famously; they've grown and spread beautifully!
One other plant that did do well in the heat was the Rudbeckia (Black-Eyed Susan) above, that I'd completely forgotten about! I'd planted the seeds last year, they came up, grew a bit, and I never got around to planting them. This spring there was one left, and for some reason I'd gotten it into my head that it was a Gaillardia. It was stunted from its stint in the skimpy amount of poor soil left in the pot, but it rallied! I suppose it's a "common-as-dirt" sort of plant but if you grow up in the Midwestern US, these are such a major part of late summer that you almost can't not have them.
Çok başarılı bir bitki, tamamen unuttuğum bir Rudbeckia oldu. Bunlar büyüdüğim ABD "Orta Batı" bölgesinde yazın sonunda açan vazgeçilmez bir çiçek. Yerel adı, "Karagözlü Suzan"dır.
In keeping with the color scheme, the Coreopsis tinctoria is doing a good job of seeding itself around the garden. I love plants like this; they just find themselves a comfortable niche. Still, I grab the seeds and scatter them in other places to see if they'll like it there as well. The original seeds were a gift from my friend Rabia in New Mexico, and they're everywhere now!
New Mexico eyaletinde arkadaşım Rabia'nın verdiği Corepsis da sıcak, nemli havada çok mutlu. Bu tek yıllık bitki en rahat olduğu yerleri bulup kendiliğinde çıkıyor artık, yine de tohumlarını yeni yerlere de serpiyorum.
In other non-squash areas, the old pomegranate at the end of the upper garden has set fruit for the first time since I arrived here two and a half years ago. I hear tell that its fruits are not all that good, but it's still nice to see them.
Şimdiye kadar meyvesini hiç gördüğüm nar ağacı bu yıl ilk defa meyve veriyor. Duyduğum kadarıyla çok lezzetli bir nar olmamasına rağmen varoluşuna sevindim.
Of course there have been squash happenings as well. The Seminoles started setting fruit late, but there are now at least 13 on the vines, which have nearly reached the upper street level; enough to attract the curiosity of passersby. Some of whom have come down and asked about them, and assume they're just some sort of ornamental gourd. But I've promised seed to a couple of people, so Turkey's cucurbit repertoire may soon be expanding. Here's a rather bad picture of Seminoles climbing the dead apricot tree. The fogginess isn't just because of the backlighting; it was because of the humidity; the temperature differential was enough to cause my lens to fog up in the wet-blanket humidity.
Kabaklar gelişmeye devam ediyor tabii. Seminole kabakları, meyveleri nispetten geç oluşturmaya başladı fakat şimdi en azından 13 tane oldu. Bitkiler hemen hemen sokak seviyesine ulaşıp, geçenlerin dikkatine çekmeye başladı. Birkaç kişi, hiç görmediği bir süs kabağı sanarak inip sordular. Şimdiye kadar en az iki kişiye tohum vermeye söz verdim. Türkiye'nin kabak repertuvarı genişleyecek demek ki!
The acorn squash have already started to mature; I so identify them with autumn that it feels a bit strange to be eating them in the heat of August! The heat wave has passed and though we've had no rain, the water that I give them does stay around longer. Now the acorns have begun to set fruit again, so I suppose we will have some for fall/winter as well! One of them has also thrown a very strange looking cristate stem, which opens an entire bouquet of flowers every morning. So far they all seem to be male. I decided to take the picture in the evening so the flowers wouldn't obscure the flattened stem.
Palamut kabakları şimdiden olmaya başladı. Bu kabağın tadını öylesine sonbahar ve kış aylarıyla özdeşleşmişim ki, Ağustos'un sıcaklarında onları yemek biraz tuhaf geldi. Sıcaklık geçmişken, yine meyve oluşturmaya başladılar. Bitkilerden bir tanesi botanikte "ibikli" olarak tanımlanan bir gövde yaptı, her sabah bir demet açıyor, ne yazık ki hepsi erkek. Gövdenin tuhaf şekli görünsün diye akşamda çektim fotoğrafı.
Aw, who am I kidding? I'm just too lazy to get myself down to the garden early enough in the morning. Besides, despite my earlier concerns over male flowers with skimpy pollen, the bees do seem to be doing the job, as witnessed by the trio of acorns here.
Akşamda çekmemin aslıl sebebi, sabah saatlerinde kalkıp inmek için fazla tembel olduğumdur. Ayrıca az polenli erkek çiçekleri kaygılarım bir yana, her halde bu mevsimde çok çiçek bulamayan arılar çok iyi yapıyorlar işini!
But aside from the Seminoles (which I haven't actually tried yet), the star of the show this year has been the Bungkan squash. Not only is it prolific - setting more fruit again - but it's beautiful, like a gray raku flying saucer with a stem nearly ten inches long, and so far is one of the most delicious squash I've had. The fruits weigh about four or five pounds each; the flesh is firm, deep yellow and rich in flavor. I've sauteed it with onion, sage leaves and olive oil, and used thin slices of it in a Thai red curry. I also want to try it in the yogurt soup called borani in the Hatay area as soon as I can get the recipe from my Hatay friend who left us to get married in Denmark!
Daha tatma fırsatım olmadığı Seminole'ler bir yana, bu yılın yıldızı, Bungkan kabağıdır. Sadece verimli değil (o da yine meyve oluşturmaya başladı), meyveleri çok da güzeldir, raku adlı Japon seramiğinden yapılan uzay gemilerine benzetiyorum. Koçanı da upuzun, yaklaşık 25 cm, her kabak aşağı yukarı iki - iki buçuk kilo oluyor. Hem de yediğim en lezzetli kabaklardan. Eti sert, koyu sarı renkli, yoğun lezzetli. Soğan, adaçayı yaparağı ile zeytinyağıyla kızarttım, hem de bir Tayland körisine ince dilimlerini attım. Hatay'da yapılan bir tuzlu yoğurt çorbası olan boranide de denemek istiyorum. Danımarkalıyla evlenip kaçan Hataylı arkadaşımla konuşur konuşmaz tarifini alırım!
Wednesday, August 25, 2010
Wednesday, August 4, 2010
This Year's Squash - Bu Yılın Kabakları
This will be mostly a photo entry to show what my squash are up to so far.
Bu kayıt, bu yıl ektiğim değişik balkabağı cinslerinin ilerlemesini göstermek için çoğunlukla fotoğraftan ibaret olacak...
The most unusual of the squashes this year is Triamble, an Australian C. maxima variety. Appropriately, I only have three fruit set but one is quite large. This is the medium-sized one.
Bu yılki kabakların en olağanüstüsü, Triamble adlı, Avustralya menşeli "üçgen" bir C. maxima cinsidir. Sadece üç tane oluşuyor fakat bir tanesi bayağı büyük.
Acorn squash are an old favorite of mine, my mom would always half them and bake them with butter and some orange juice. I've heard "Table Queen" is much better than the supermarket types, so I'm trying it.
Amerika'da eski bir favori olan Acorn (Palamut) kabaklarını ben de çok seviyorum. Annem yarıya kesip içlerine tereyağ ve biraz porakal suyu doldurup, fırında pişiriyordu. Birçok alt cinsi var, çok sebze gibi "Table Queen" ise süpermarketlerde bulunan cinsten kat kat daha iyiymiş, o yüzden onu ektim.
It's still setting new fruits despite the heat and the fact that many of the male flowers emerging now seem to have very little pollen. You can see this autumn's crop of borage seedlings already coming along around it...hard to believe they'll turn into meter-high hulks if I let them!
Sıcklak ve şimdi çıkan erkek çiçeklerin çok az polen üretmesine karşın hâlâ yeni meyveler oluşturuyor. Etrafindaki küçük yeşil yapraklar, bırakırsam ilkbahara kadar bir metreye ulaşacağını zor inandığım hodan bitkilerine ait...
It's also set several double fruits, which developed from two flowers emerging from a common ovary.
Hem de, tek bir tohumluktan çıkan iki çiçekten oluşan birçok çift meyve de oluşuyor. Bunları süpermarkette bulmayız!
Pennsylvania Dutch Crookneck, a Butternut ancestor, is quite productive. Some of them seem to have an overly large seed cavity and thin neck, which makes me wonder about the purity of the seed. Time will tell. When taking the photos, I found one that had somehow become separated from the vine. It's still quite soft but I think it will be edible as a summer squash.
Migros gibi süpermarketlerde zaman zaman bulundurulan Butternut kabaklarının bir atası olan Pennsylavania Dutch Crookneck, çok üretken. Fakat bazılarının tohum kısmının çok büyük, "boyun"larının da nispetten küçük olması, aldığım tohumun saflığını düşündürüyor. Zaman gösterecek işte.
Fotoğrafları çekerken koçanından kopmuş bir tane buldum. Hâlâ olmamış tabii, belki yeşil kabak olarak kullanabileceğim.
The Futtsus don't seem to be overly productive this year, probably because they aren't getting as much sun as they should. They stand out from the rest with their gray dusty appearance.
Futtsu'lar bu yıl çok üretmiyor, büyük ihtimalle nispetten az güneş gördükleri için. Yine de birkaç tane oluşuyor. Gri tozlu görünüşüyle diğerlerden hemen ayırt ediliyor.
The Thai Bungkan squash is also a first this year. It's set lots of fruit but now that the weather has really warmed up (this is not news to the good people of Istanbul....), it's not setting any more.
Tayland'dan gelen Bungkan cinsini ilk kez deniyorum. Şimdiye kadar çok meyve tutmuş, hava artık iyice ısınmışken (İstanbullulara haber değil...). tutmuyor.
The semi-wild Seminole was late in setting fruit, but it finally started! Since it originates in Florida, it seems to like the heat. This one is hanging about 4 meters high; the plant has climbed up into a dead apricot tree and through the ivy covering a tall retaining wall.
Florida'dan kaynaklandığı ve dolayısıyla sıcaklıkta son derece mutlu olan yarı-yabani Seminoli kabağı, meyvelerini geç oluşturmaya başladı fakat başlamış işte. Tırmanıyor bunlar! Bu meyve, bitkinin içine girdiği sarmaşıkta 4 metre yükseklikte süs gibi asılıyor.
There were also two plants that I did not plant! I'm not sure where they came from, but they're almost certainly a maxima, and growing a large round ribbed fruits that look suspiciously like the local Adapazarı type, but the leaves aren't nearly so large. It could be Uşak; we did have seed around but it came up in a place where I wouldn't have considered planting squash! We have a squash fairy it seems!
Hem de hiç ekmediğim iki tane var! Nereden geldiğinden emin değilim fakat bir maxima cinsi hemen hemen kesin. Büyük tırtıllı meyveleri, yerel Adapazarı kabaklarına çok benziyor fakat yaprakları çok büyük değil. Uşak kabağı mı acaba? Onun tohumu vardı fakat kabak ekmeyi aklımdan bile geçirmeyeceğim bir yerde çıktılar! Bahçemizde bir kabak perisi mi var?
Bu kayıt, bu yıl ektiğim değişik balkabağı cinslerinin ilerlemesini göstermek için çoğunlukla fotoğraftan ibaret olacak...
The most unusual of the squashes this year is Triamble, an Australian C. maxima variety. Appropriately, I only have three fruit set but one is quite large. This is the medium-sized one.
Bu yılki kabakların en olağanüstüsü, Triamble adlı, Avustralya menşeli "üçgen" bir C. maxima cinsidir. Sadece üç tane oluşuyor fakat bir tanesi bayağı büyük.
Acorn squash are an old favorite of mine, my mom would always half them and bake them with butter and some orange juice. I've heard "Table Queen" is much better than the supermarket types, so I'm trying it.
Amerika'da eski bir favori olan Acorn (Palamut) kabaklarını ben de çok seviyorum. Annem yarıya kesip içlerine tereyağ ve biraz porakal suyu doldurup, fırında pişiriyordu. Birçok alt cinsi var, çok sebze gibi "Table Queen" ise süpermarketlerde bulunan cinsten kat kat daha iyiymiş, o yüzden onu ektim.
It's still setting new fruits despite the heat and the fact that many of the male flowers emerging now seem to have very little pollen. You can see this autumn's crop of borage seedlings already coming along around it...hard to believe they'll turn into meter-high hulks if I let them!
Sıcklak ve şimdi çıkan erkek çiçeklerin çok az polen üretmesine karşın hâlâ yeni meyveler oluşturuyor. Etrafindaki küçük yeşil yapraklar, bırakırsam ilkbahara kadar bir metreye ulaşacağını zor inandığım hodan bitkilerine ait...
It's also set several double fruits, which developed from two flowers emerging from a common ovary.
Hem de, tek bir tohumluktan çıkan iki çiçekten oluşan birçok çift meyve de oluşuyor. Bunları süpermarkette bulmayız!
Pennsylvania Dutch Crookneck, a Butternut ancestor, is quite productive. Some of them seem to have an overly large seed cavity and thin neck, which makes me wonder about the purity of the seed. Time will tell. When taking the photos, I found one that had somehow become separated from the vine. It's still quite soft but I think it will be edible as a summer squash.
Migros gibi süpermarketlerde zaman zaman bulundurulan Butternut kabaklarının bir atası olan Pennsylavania Dutch Crookneck, çok üretken. Fakat bazılarının tohum kısmının çok büyük, "boyun"larının da nispetten küçük olması, aldığım tohumun saflığını düşündürüyor. Zaman gösterecek işte.
Fotoğrafları çekerken koçanından kopmuş bir tane buldum. Hâlâ olmamış tabii, belki yeşil kabak olarak kullanabileceğim.
The Futtsus don't seem to be overly productive this year, probably because they aren't getting as much sun as they should. They stand out from the rest with their gray dusty appearance.
Futtsu'lar bu yıl çok üretmiyor, büyük ihtimalle nispetten az güneş gördükleri için. Yine de birkaç tane oluşuyor. Gri tozlu görünüşüyle diğerlerden hemen ayırt ediliyor.
The Thai Bungkan squash is also a first this year. It's set lots of fruit but now that the weather has really warmed up (this is not news to the good people of Istanbul....), it's not setting any more.
Tayland'dan gelen Bungkan cinsini ilk kez deniyorum. Şimdiye kadar çok meyve tutmuş, hava artık iyice ısınmışken (İstanbullulara haber değil...). tutmuyor.
The semi-wild Seminole was late in setting fruit, but it finally started! Since it originates in Florida, it seems to like the heat. This one is hanging about 4 meters high; the plant has climbed up into a dead apricot tree and through the ivy covering a tall retaining wall.
Florida'dan kaynaklandığı ve dolayısıyla sıcaklıkta son derece mutlu olan yarı-yabani Seminoli kabağı, meyvelerini geç oluşturmaya başladı fakat başlamış işte. Tırmanıyor bunlar! Bu meyve, bitkinin içine girdiği sarmaşıkta 4 metre yükseklikte süs gibi asılıyor.
There were also two plants that I did not plant! I'm not sure where they came from, but they're almost certainly a maxima, and growing a large round ribbed fruits that look suspiciously like the local Adapazarı type, but the leaves aren't nearly so large. It could be Uşak; we did have seed around but it came up in a place where I wouldn't have considered planting squash! We have a squash fairy it seems!
Hem de hiç ekmediğim iki tane var! Nereden geldiğinden emin değilim fakat bir maxima cinsi hemen hemen kesin. Büyük tırtıllı meyveleri, yerel Adapazarı kabaklarına çok benziyor fakat yaprakları çok büyük değil. Uşak kabağı mı acaba? Onun tohumu vardı fakat kabak ekmeyi aklımdan bile geçirmeyeceğim bir yerde çıktılar! Bahçemizde bir kabak perisi mi var?
Subscribe to:
Posts (Atom)