Saturday, January 31, 2009

Bahçe Hastası in Turkish / Garden Freak Artık Türkçede

After several friends here told me they wanted to read my blog but didn't know English, I decided that I would add Turkish. It's a bit daunting, because although I work as a translator, I always translate from Turkish to English (translating into Turkish is the Turk's job!). But I suppose it's a good exercise to develop something resembling a Turkish writing style. (Turks, be patient with me!) I toyed with the idea of doing a separate blog in Turkish a la "Zen in the Kitchen / Mutfakta Zen" but I'm not nearly as industrious as Tijen Inaltong! So for now I'll mostly give a summary of the English, and selectively (and gradually) translate some of the older blogs.

Birçok Türk arkadaşımın, "blogunu okumak istiyorum fakat İngilzceyi bilmiyorum" diye şikayet etttikleri için, artık Türkçeyi de eklemeye karar verdim. Biraz göz korkutucu aslında çünkü çevirmen olduğum halde sadece Türkçeden İngilizceye çeviriyorum (Türkçeye doğru çevirmek, Türklerin işidir zaten!). Yine de Türkçede bir uslup geleştirmek için iyi bir pratik olur hiç olmazsa. (Türkler, sabrınızı rica edeceğim!) "Mutfakta Zen / Zen in the Kitchen" tarzında ayrı bir Türkçe blogu oluşturmayı düşünüyordum da, Tijen hanım kadar çalışkan olmadığım göre, şimdilik ağırlıklı olarak İngilizce postları özetleyeceğim, hem de seçerek (yavaş yavaş) daha eski postların bazısını çevireceğim.

Saturday, January 17, 2009

A Local Epimedium and Associates

Almost from the moment I first saw Epimediums in Pacific Northwest gardens, they became one of my favorite genera. Their delicate "jester hat" like flowers and wire-thin stems give the impression that they are exotic and possibly a bit difficult to cultivate, but in truth they are mostlhy tough-as-nails plants that stand up to almost anything a bad gardener can throw at them. In my Seattle garden I had Epimediums growing at the base of shrubs and trees like flowering cherries, which sucked all the water out of the soil almost as fast as I could water, and still they thrived. Though they all are pretty much variations on the same familiar theme - think but leathery compound leaves on wiry stems, generally with lightly toothed edges, and small or large sprays of four-petaled flowers, there is such variety in the details that it's hard to grow tired of them. The flowers come in a broad spectrum of colors, from white through yellow orange and red to pinks and purples; only blues are absent. Some, like E. brevicornum, have rather simple flowers apparently composed of only four white petals with no visible spurs around a small boss of stamens, while others, like E. grandiflorum, sport long arching spurs, truly deserving the frequent comparisons with a "jester's hat.
The common name for Epimedium is "Barrenwort," due to the old belief that drinking a concoction (I love that word...) of its crushed leaves would prevent conception for five days. Paradoxically, the other common name is "Horny Goat Weed," extract of which is sold as an aphrodesiac. I guess it's an example of nature providing the perfect solution - sexual desire with no consequences? I hope they don't learn about it in the tourist markets of Istanbul, or the stacks of the paste made from honey and forty-odd herbs touted in recent years as "Turkish Viagra" will undoubtedly be accompanied by some new product, almost certainly to the detriment of local Epimedium populations.

Here in Geranium-Petunia-Impatiens land, Epimediums are unknown in nurseries, and before British Sterling sank to nearly 1:1 with the Euro, ordering them from England was prohibitively expensive. (And being a free-lancer in the present economic situation I'm more than a little prone to reining in my plant lust when a bit of money comes in...still...maybe if I only order three Epimediums...) So I was thrilled a few days ago when walking in the woods near the village of Polonezköy about half an hour north of where I live, to see clumps of very familiar leaves everywhere. They were Epimedim pubigerum, fairly common in the forests along the entire Black Sea coast. Perhaps not as popular as some of the more exotic Epimediums, it is nonetheless a very worthwhile plant to grow, with tough evergreen leaves topped by generous sprays of snow-white substantial flowers in the spring, and when grown in optimal conditions, happily spreads to provide a nice ground cover. I saw beautifully dense stands of it several years ago in the Belgrade Forest north of Istanbul. The soil where I was over the weekend is dense and clayey, and when wet is like thick cement, so the plants were a bit more sparse, scattered singly across the forest floor, but they were definitely hanging in there. So I "liberated" three of them and brought them into the nicely manured soil of my garden where they should be very, very happy.



There are at least three more species of Epimedium in Turkey: E. alpinum, E. perralderianum and E. pinnatum var. colchicum, but I haven't seen them yet; the second two grow only in eastern Turkey near the Georgian border. E. alpinum, which should theoretically exist somewhere around here (perhaps on Uludağ?), has pleasant bicolor flowers, yellow edged in a brick-red; while E. perralderianum has long generous panicles of clear yellow flowers. E. pinnatum var. colchicum is quite similar.

Two other attention-grabbing plants were in evidince in the forest arond Polonezköy: Daphne pontica and another common plant in the area, Ruscus aculeatus, known locally as tavşanmemesi ("rabbit teat"....why?) or kokina. The second name derives from the Greek word kokkinos, meaning "red." This name is especially used around New Year's, when it is sold in the flower markets of Istanbul in leiu of holly. It's another plant that is tough as nails and hangs on in harsh dry conditions and poor compact soils, but when it's happy it is lusher and produces dense bunchs of deep red berries, making it the favorite New Year's decoration. In the picture it is featured in a New Year's Advertisement from FinansBank. As for Daphne pontica, it's quite variable in its habit depending on conditions. I saw it in the Black Sea several years ago growing on a roadside; the plant was nicely formed and compact. It the forests here it tends to be somewhat ungainly with one or two or three whorls of leaves at the end of long, straggly stems. A slightly better one is pictured in the "Iznik" post below. I brought one home and am curious to see if a little more sun and less clayey soil might reform it.

Amerika’nın kuzey batı bölgesindeki bahçelerde Epimedium’ları hemen hemen ilk gördüğüm andan itibaren en sevdiğim cinslerden oldular. “Soytarı şapkasına” benzeyen zarif çiçekleri ve tel gibi ince gövdeleriyle, biraz egzotik, zor yetiştirilebilen bitkiler olduğu izlenimi verebilse de, aslında çoğunlukla kötü koşullText Colorara direnebilen, dayanıklı bitkiler oluyor. Seattle’daki bahçemde Epimediumları, kiraz gibi sular sulamaz bütün suyu topraktan emen ağaç ve çalıların dibinde yetiştiriyordum, fışkırıyorlardı. Hepsi benzer bir şema paylaşmalarına rağmen – ince gövdelerde, ucu hafif dişli ince fakat kart yapraklar, ve küçük veya büyük dallar üzerinde dört yapraklı çiçekler – bu ana planın içinde o kadar çok çeşitlilik var ki zor bıkılır. Çiçeklerinin rengi bembeyazdan turuncuya, kırmızıdan pembeye, mora uzanan çok geniş bir yelpazede açıyor, sadece gerçek maviler eksikText Colortir. E. brevicornum gibi bazılarının çiçekleri çok sade iken, diğerleri, E. grandiflorum gibi, gerlinen uzantılarıyla “soytarı şapkası” ile mukayeseleri tamamen hakkediyor.

Eskiden, İngiliz halkının arasında ezilen yapraklarından yapılan bir çay içilrek hamile kalmanın beş gün boyunca önlenebildiğine inandığı için “Barrenwort” adıyla anılan Epimediumlar, aynı zamanda afrodizyak olarak da kullanılıyordu, nam-ı diğeri “Horny Goat Weed” yani “Azgın Keçi Otu” ima ettiği gibi… İnşallah İstanbul’un turist pazarların esnafı haberdar olmaz yoksa artık “Turkish Viagra” olarak satılan mesir macunun yanında, yerli Epimediumlaın zararına, yeni bir ürün de kuşkusuz yerini alır…

Bildiğim kadarıyla yerel fidanlıklarda hiç bilinmeyen Epimediumlar, İngililtere'den satın alınabilir fakat Bretanya Sterlin'in değerinin ani düşüşünden önce Epimediumlar için bile öyle bir para harcamayı düşünemiyordum. (Zaten yavaş yetiştikleri için, "daha ucuza" bulunmalarına rağman hiç bir zaman ucuza satılmazlar...posta ücretleri yüksek, sadece bir tanesi almak söz konuzu değil, değmez ki...yine de...belki sadece üç tane alsam....) Dolayısıyla birkaç hafta önce Polonezköy'ün yakınındaki ormanda yürürken o tanıdık gelen yaprakları her tarafta görünce çok sevindim. Bütün Karadeniz kıyısının ormanlarında çok yaygın olan Epimedium pubigerum idi. Batıda, daha egzotik Epimedium türleri kadar revaçta olmasa da, yetiştirmesine kesinlikle değer. Dayanıklıdır, yaprakları kış boyunca solmaz, ilk baharda bol bol bembeyaz çiçek açıyor. Bahçeniz yoksa bile, yine sırf onu görmek için Belgrad ormanına bir yolculuğa değer. Bulduğum yerdeki toprak, sert, beton gibi kil toprağıydı ve yine gayet iyi yetişiyorlardı. Daha zengin topraklarda çok daha güzel gelişiyor tabii.

Türkiye'de E. alpinum, E. perralderianum ve E. pinnatum var. colchicum olmak üzere en azından üç Epimedium türü daha bulunsa da ben daha görmedim. İkinci ve üçüncüsü sadece Doğu Karadeniz, Gürcistan sınır bölgesinde yetişiyormuş. Kırmızıya çalan pembe çiçekler açan E. alpinum, varsayımlı olarak bu bölgede bulunmalı fakat nerede olduğna dair hiçbir fikrim yok. Belki Uludağ'da? E perraldianum, parlak sarı çiçekler açıyor, E. pinnatum var. colchicum ise çok farklı değil.

Yukarıdaki fotoğraflarda, geçen Mayıs'ın başlarında ziyaret ettiğim, Seattle, Washington'daki Elisabeth C. Miller Botanik Bahçesinde yetişen değişik Epimedium türleri görebilirsiniz.